Pages

11 Ekim 2010 Pazartesi

Küçük Şeyler & Prof.Dr. Üstün Dökmen




Bir zamanlar bir ülkede iki arkadaş varmış. Bunlar pek haylazmış, üstelik sürekli gevezelik ederlermiş. Çevrelerindeki büyükler onlara o kadar çok “ Evladım az ve öz konuşun” demişler ki, sonunda adları Az ve Öz kalmış.

Az çok haylazmış; Öz de haylazmış ama iyi- kötü ucundan kenarından okurmuş. Esi Yunan’dan, Eski Roma’dan, eski Türk’ten kitaplar okurmuş. Öz Aisopos’u bile tanırmış.

Az ile öz zamanla kötü işlere bulaşmışlar, kötü adamlarla dalaşmışlar. Bir gün Az ve Öz’ün gözlerini bağlayıp kaçırmışlar. Taştan bir odaya kapatmışlar. Odanın duvarında küçük, demirli bir pencere varmış. Bu pencereden bakınca yalnız gökyüzü gözüküyormuş.

Öz hemen uyumuş. Az ne olur ne olmaz diye uyumadan beklemiş. Bir süre sonra Öz uyanmış ve Az’a “Ben uyurken ne oldu?” diye sormuş. Az hiçbir şey olmadığını söylemiş.
Öz:
- Hiçbir şey duymadın mı, görmedin mi? diye ısrar etmiş.
Az:
- Hayır, pencereye bir kuş kondu, demiş.
- Nasıl bir kuştu?
- Bilmiyorum dikkat etmedim, basbayağı bir kuştu. Tam göremedim. Sadece gagası gözüktü.
- Gagası nasıldı?
- Ne bileyim, dikkat etmedim.
Öz bu duruma çok üzülmüş.
- Hay, ben sana ne diyeyim, o kuşun gagasına dikkatle baksaydın şimdi nerede
olduğumuzu bilebilirdik.
- Saçma, bir gaga çok küçük bir şey.
- Ona bakıp nerede olduğumuzu nasıl bulabiliriz ki?
- Bu dünyada küçük şeyler yoktur. Bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı
vardır, demiş ve devam etmiş.

Bu dünyada küçük şeyler yoktur.
Bakmasını bilen göz için
her şeyin bir anlamı vardır.

- Bak eğer kuşun gagası uzun ise bizi Alma’nın “Alma yola çıktıkları kasaba imiş”
kuzeydoğusundaki bataklık bölgeye getirmişlerdir demektir. Uzun gagalı kuşlar suyun dibimdeki solucanları, küçük kabukları toplar çünkü. Eğer kuşun gagası; kısa, ince ve sivri ise ağaç kabuklarındaki böcekleri yiyordur; söğüt bülbülüdür örneğin. Bu durumda bizi güneydeki ormanlık bölgeye getirmişlerdir. Eğer gagası eğri, çapraz uçlu ise; çam kozalaklarının pullarını ayıran çapraz gagadır. Bu durumda batıdaki çamlık bölgeye getirmişlerdir bizi. Eğer gagası, kısa, kalın, güçlü ise; tohumların, yemişlerin sert kabuklarını yiyordur. Bu durumda Alma’nın kuzeybatısındayız demektir. Nerde olduğumuzu bilmek ise; kurtulma yolunda ilk adım olabilir.

Az duydukları karşısında hayretler içinde kalmış, Öz’e:
- Böyle küçük bir şeyden böyle büyük şeyler çıkarabileceğini hiç düşünmemiştim. İyi
de bütün bunları şimdiye kadar niçin bana öğretmedin? demiş.
Öz:
- Şimdiye kadar böylesine zor durumda kalmadık da o yüzden. Bu dünyada her
durumda işe yarayacak küçük bilgiler vardır. Uygun durumda uygun bilgiyi kullanırsan büyük sonuçlar çıkar ortaya. Küçük büyüğün anasıdır. Azlık çokluğun özüdür, demiş.

Küçük büyüğün anasıdır.
Azlık çokluğun özüdür, demiş

Büyük şeylere küçük adımlarla ulaşılır. İnsan bedenine ve dünyaya hapsedilmiştir;
taştan bir hücrede gibidir. Çevresindeki pek çok küçük şeyi fark ettikten sonra özgürlüğüne kavuşabilir. Bir gün yıldızlara ulaşabilmek için bugün yeryüzündeki her şeyi değerlendirmeniz gerekir. Azlık çokluğun özüdür. Evren bir bütündür, tektir. Belki de bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri görebildiğinizde 'evren kalbini açar size'…


2 yorum:

nestug dedi ki...

çok güzel bir hikayeydi.Ve çok ta doğruydu.
sevgiler

Didem... dedi ki...

teşekkürler...

Yorum Gönder

Ad/URL seçip, adınızı ve facebook, twitter, blog ya da site adresini url kısmına yazıp, yorumunuzu gönderebilirsiniz. Ya da anonimi seçip,isim belirtmeden de düşüncenizi belirtebilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...